Ümit GÜNGER

 

 

Şehit Düştüğü Tarih: 31 Mart 2004

 

Şehit Düştüğü Yer: istanbul Bayrampaşa Devlet Hastahanesi

 

Doğduğu Tarih: 13 Temmuz 1972

 

Doğduğu Yer: Artvin, Şavşat ilçesi Kayadibi köyü

 

Mezar Yeri: Artvin

 

 

Emperyalizmin F Tipi hapishanelerle, tecritle teslim alma politikasına karşı büyük direnişte, ölüm orucu direnişçisi olarak, bedenini tutuşturarak şehit düştü. 9. Ölüm Orucu Ekibi (Zehra Kulaksız Ölüm Orucu Ekibi) direnişçisi Ümit Günger de bu yürüyüşün onurlu neferlerinden biriydi. Tekirdağ Devlet Hastanesi’ndeki mahkum koğuşu’nda, 29 Mart günü saat 13.00'de bedenini tutuşturdu. Açlığıyla, bedenini saran alevlerle haykırdığı direnişini kırmak için İstanbul Bayrampaşa Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Ama yoldaşımız kararlıydı. Bu yolun kan ve barut içinde, alevler ortasında yürüneceğini bilince çıkartan bir Parti-Cepheliydi O. Eriyen eti, isyana kesmiş hücreleriyle yürümeye devam etti.

Yoldaşımız, 31 Mart günü, saat 9.30’da Büyük Direniş’in kahraman şehitleri arasına katılarak, zulmün önünde barikatlaşan 110. şehit oldu.

 

Ümit Günger Parti-Cephe Düşüncesinin Gücüdür. Muharrem Karademir ve Günay Öğrener’in tutuşturduğu ateş hala yanıyor hücrelerde. Kandıra’dan Uşak’a, Uşak’tan Tekirdağ’a alevlerimiz direnişimizin kararlılığını dost-düşman herkese bir kez daha ilan ediyor: Bu direnişi kıramazsınız! Tecriti kaldırmaktan, zulme son vermekten başka hiçbir çareniz yoktur!

Ümit Günger yoldaşımız, oligarşinin ve emperyalizmin bizi neden yenemeyeceğinin cevabıdır. Yoldaşımız direniş içindeyken zayıf düştü ve direnişi bıraktı. Ancak kısa sürede yeniden direniş saflarındaki yerini aldı (14 Aralık 2003). Çünkü o bir PARTİ-CEPHE’liydi. Parti-Cephe düşüncesinin gücünün, bu düşüncenin yarattığı kişiliğin örneğidir Ümit Günger. Bir Parti-Cepheli düşebilirdi, ama mutlaka ayağa kalkmasını da bilir ve çok daha güçlü olarak kavganın ortasına atılırdı.

Devrimci kişilikle düzenin yarattığı kişilik arasındaki fark böylesi anlarda çok daha çarpıcı olarak ortaya çıkar. Bir yanda feda ruhuyla donanmış, halkı için, düşünceleri için alevlerin ortasına atılan Ümit’ler; öte yanda düzenin yarattığı yoz, bencil, çıkarcı, köşeyi dönmekten başka hiçbir şey düşünmeyen kişilikler.

Yenilmezliğimizin en büyük teminatı ideolojimizin şekillendirdiği, onurla, ahlakla, namusla, vatan ve halk sevgisiyle donanmış kadrolarımızdır.

Emperyalist tekellerin halklara ölüm kusan örgütü NATO’nun “ya düşünce değişikliği ya ölüm” dayatmasına Parti-Cepheliler çoktan cevabını vermiştir. Muharrem, Günay ve Ümit cevabımızın en son kanıtları olarak alevleriyle zulmün üzerine yürüdüler. (...)

 

Sünni Türk bir ailenin oğlu olan Ümit Günger yoldaşımız, Artvin’in Şavşat ilçesi Kayadibi köyünde 13 Temmuz 1972’de doğdu. İlkokulu köyünde, Ortaokulu Zongudak/Devrek’te, Liseyi İstanbul'da Kabataş Erkek Lisesi'nde yatılı olarak okudu. 1989’da Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Fizik Öğretmenliği bölümüne girdi. 1990 yılında DEV-GENÇ’lilerle tanışmasıyla, hareketimizle ilişkileri başladı. Devrimci Hareketi tanımasında, Büyük Direniş sırasında yurtdışında bedenini tutuşturarak şehit düşen Kazım Gülbağ’ın katkısı oldu. Çevresinde birçok siyasi hareketten insan olmasına karşın neden DEV-GENÇ saflarında yer aldığını şu sözlerle ifade edecekti:

“Okulda ciddi olarak çalışma yürütenlerin DEV-GENÇ'liler olması, onların özverili, samimi yaklaşımları ve ilgilenmeleri olmuştur. Mücadele konusunda en samimi onları görüyordum. Ve ben de bir DEV-GENÇ'li oldum.”

DEV-GENÇ bu ülkenin onurudur. Emperyalizme ve faşizme karşı kavganın, direnişin halk içinde kökleşmiş adıdır. Yoldaşımız da hep bu kavganın, direnişin içinde oldu.

Gençliğin demokratik mücadelesi içinde yer alırken, 1990 sonlarında kısa bir tutsaklık süreci geçirdi. Tahliye olduktan sonra yine DEV-GENÇ saflarına koştu. Temmuz 1991’de illegal faaliyet içerisinde istihdam edildi. DEV-GENÇ’in çeşitli birimlerinde yer aldıktan sonra 1992 Nisan’ında DEV-GENÇ Milis Ekibi’nde, ardından Silahlı Devrimci Birlikleri’nde savaşçı oldu. O artık halkın adalet özleminin namlusuydu. Yoldaşlarının 1 Nisan 1993'de Kızıltoprak’ta şehit düşmesinden sonra, 23 Nisan’da gözaltına alınarak tutuklandı. İşkencede devrimci hareketin direniş tavrına sahip çıktı ve sırrım namusumdur diyerek işkencecileri ininde yendi. Hapishane sürecinde de çeşitli sorumluluklar almaya devam etti.

Parti için, devrim için ölüme hep hazırdı. Özgeçmişinde dile getirdiği gibi, Parti onun için, “halklarımızın tek umudu, Anadolu ihtilalini gerçekleştirebilecek tek güç”tü. Hareketle tanışmasından önce yaşamını amaçsız ve boş olarak niteleyen yoldaşımız şöyle diyordu:

“Yaşamın anlamını bu saflarda öğrendim. Benim için en güzel yıllar hareketle tanıştığım ve mücadele ettiğim yıllardır. Hareketimiz tüm güzelliklerin, erdemlerin, değer ve geleneklerin, kahramanlıkların toplandığı bir aile. Bu ailenin bir savaşçısı olmaktan gurur duyuyorum.”

Hep direniş saflarında yer alan yoldaşımız, 1996 ölüm orucunda da Ümraniye Hapishanesi 1. ölüm orucu ekibi direnişçisiydi. Büyük Direniş’in yenilgisini dört gözle bekleyen düşmanın heveslerinin kursaklarında kaldığı, bu direnişin asla kırılamayacağının bir kez daha ilan edildiği 9. Ölüm Orucu ekibi içinde 30 Kasım 2003'te bedenini bir kez daha açlığa yatırdı.

Aslolanın “düşmek” değil, yeniden ayağa kalkabilmek olduğunun örneğini sergileyerek, 31 Mart günü ölümsüzleşti.

 

(Ümit Günger’e ilişkin yukarıdaki özgeçmiş bilgileri, DHKC Basın Bürosu’nun 1 Nisan 2004 tarihli, 327 Nolu açıklamasından alınmıştır.)

 

 

***

 

Ümit Günger'in bir şiiri:

 

Çok uzak bir

            liman kentindeyiz

Çok uzaklardan geldik

Çok uzaklara gideceğiz

Ve fakat

Bu bir liman öyküsü değil

Denizlerin ve

            serüvencilerin türküsü

"Yarın bizimdir"

diyenlerin öyküsü

Bu bizim öykümüz

Gerçeğin

Gerçeğin yalın kılınç öyküsü

 

Mart 2004

Ümit Günger

 

 

***

 

Ümit Günger'in Küçükarmutlu Direnişçilerine

Mektuplarından:

 

Sevgili Hülya abla

Gülsüman anamız ve Canan'ımızdan sonra bugün bir kez daha sarsıldı yüreklerimiz.

Kinimize kin, öfkemize öfke kattı Şenay ablamız da. Bir o kadar da gururlandık. Onurlandık sizlerle. İçerisi dışarısıyla tek bir yürek yürüyoruz düşmanın üzerine üzerine. Sanki yarışa tutuşmuş yoldaşlarımız, boranlarımız. Yaşatmak için ölümüne sürdürülen bir yarış...

Bugün üç fidanımızı uğurladık ölümsüzlüğe. Gündüz, Sibel ve Şenay ablamızın haberleri geldi dalga dalga yayılan sloganlarla. Akşam onlar için yakılan gökyüzünün karanlıklarında, karanlıklar bir kez daha alevlendi Hatice ile. Böyle güzellik görülmüş mü hiç? Destansı direnişimizde bugünün ayrı bir yeri var. Üç Anadolu kadını, üç yiğit insan, üç kahraman... Ekmeği paylaşır gibi, ölümü paylaştılar...

Ah İdilimiz ah. Şimdi nasıl da mutlu olmuştur, Mitralyözümüz. Anadolu topraklarında, hatta dünyada bir ilke imza atarken nasıl da huzurluydu. "Gözün arkada kalmasın" diyen yoldaşlarının kendisini yalnız bırakmayacaklarını bilmenin huzuruydu bu. O gün verilen sözleri birer birer yerine getiriyor kadın kahramanlarımız,. can yoldaşlarımız... Şimdi yeni mitralyözlerimiz dövüyor düşman kalelerini.

Ölümü düğün eyleyen böylesi mitralyözlerimiz oldukça bu duvarlar bu hücreler bir bir yıkılacak elbet. Bunu dost düşman herkes görecek.

Şehitlerimizin önünde saygıyla eğiliyorum.

***

Merhaba Zehra

Öncelikle seni, analarımızı ve tüm alın bantlılarımızı sımsıkı kucaklayarak başlamak istiyorum.

Biliyorsun Bayrampaşa hastanesinde Mehmet ile birlikteydik. Bir ara Mehmet senin de ziyarete geleceğini söyleyince, bir umut belki son bir kez de olsa ziyarette görüşebiliriz diye sabırsızlıkla beklemiştim, ancak kısa bir süre sonra taburcu olup Edirne'ye sevk edildim. Şimdi de buradayım (Tekirdağ).

Sevgili Zehra, son bir kez değişime bakma. Yine görüşeceğiz elbette. İçeride mi olur, dışarıda mı olur bilemeyiz ama, dünya küçük. Bizim yüreklerimizse büyük ve dünyanın bütün güzelliklerini taşıyoruz. Görüşemezsek bile o büyük günde bir arada olacağız.

Sevgili Zehra. Her gün, her saat şehit haberleriyle sarsılıyor yüreklerimiz. En değerli karanfillerimizi uğurluyoruz ölümsüzlüğe. Yüreklerde yaşanan fırtınaları kelimelerle anlatabilmek zor. Hem kelimeler yetersiz kalıyor. Ama birbirimizi anlarız biz değil mi?

Büyük ailemizin yeni bir yıl dönümünü böylesine destansı bir direnişle karşılamanın gururunu taşıyoruz. Tarihimizin o ak sayfalarına yeni "ilk"ler kaydediyor boranlarımız.

Gülsüman ablamız dışarıdan evlatları için ölümsüzlük şerbetini ilk içenimiz oldu.

Bir bilseniz nasıl onurlandık. Böyle analarımız, böyle kardeşlerimiz olduktan sonra değil bir ömür, binlerce ömür feda olsun. Böylesi ölümü güzelleyenlerin kardeşi olmak ne güzel.

Coşku, sevinç, hüzün, burukluk, öfke, kin... Evet tüm duyguları bir arada yaşıyoruz. Ama tüm bunların hepsi bize özgü, bize has.

***

(Ölüm orucu direnişinin son şehidi Ümit GÜNGER’in Armutlu direnişi sürdüğü günlerde yazdığı mektuplardan...)

 

(Yukarıdaki mektuplar, Ekmek ve Adalet Dergisinin 18 nisan 2004 tarihli 107. sayısında yayınlanmıştır.

 

 

***

 

Dinleyin Dostlar

 

Dinleyin Dostlar

Bir destan yazılıyor

Anlatabilmek için

Çaresiz kalıyor kelimeler.

Öyle bir destan ki;

Tanıklık etmek,

            nasip olmaz herkese

Bakın görün dinleyin

Hem de tüm benliğinizle

Ama,

Sakın konuşmayın

Susun!

Tutun nefeslerinizi

Şimdi boranlar haykırıyor

Ve daha da haykıracak

Zafer! Zafer! Zafer!...

İyi dinleyin dostlar İyi dinleyin

 

ÜMİT GÜNGER

 

***

 

Adımla!

 

Adımla!

Adımla boylu boyunca

Sanma ki düz yoldasın

kaldırımda değil

Tarih ırmağındasın.

"Tarihin sonuymuş..."

ahmakça teoriler

Dünya var oldukça

Bu ırmak akacak!

Tarih ırmağında

Adımla!

Hızlandır adımlarını

daha hızlı...

Rahat ve mütevazi

"Tarihimiz" gibi

Bir göreve gider misali

Yaşamı su niyetine içmeli

Canını bir tohum gibi

serpmelisin toprağa

Tarihin ak sayfalarına

ülkenin...

 

(Nisan 2003

Ü. Günger)

 

 

Hakkında Daha Geniş Bilgi İçin...

 

2000-2007 Büyük Direnişi:

 

Yoldaşları, yakınları Ümit Günger’i Anlatıyor:

 

Geri